Ana içeriğe atla

Antalya Turizm Rehberi: Keşfedilmeyi Bekleyen Eşsiz Yerler

  Antalya Turizm Rehberi: Keşfedilmeyi Bekleyen Eşsiz Yerler Düden Şelalesi: Doğanın Büyüsü Antalya’nın en ünlü doğal güzelliklerinden biri olan Düden Şelalesi, Yukarı ve Aşağı Düden olarak iki kola ayrılıyor. Yukarı Düden, şehir merkezine yaklaşık 10 km mesafede, yemyeşil bir tabiat parkında yer alıyor. Aşağı Düden ise Lara bölgesinde denize dökülen sularıyla büyüleyici bir manzara sunuyor. Piknik alanları ve yürüyüş yollarıyla doğa severler için harika bir rota. Konyaaltı Plajı: Deniz ve Güneşin Buluşma Noktası 7 km’lik sahil şeridiyle Konyaaltı Plajı, hem halk plajı hem de özel işletmelerle dolu. Toros Dağları’nın manzarası eşliğinde denizin tadını çıkarabilir, sahil boyunca uzanan yürüyüş yollarında akşam gezintisi yapabilirsiniz. Plajda su sporları ve bisiklet kiralama gibi aktiviteler de mevcut. Köprülü Kanyon: Macera Dolu Anlar Manavgat’ta yer alan Köprülü Kanyon, raftin...

Ufukta Açan Işıklar Masalı

 Ufukta Açan Işıklar

Bir vakitler, dünya henüz tazeyken, gökyüzü yalnızca soluk bir grilikle kaplıydı. Ne bir mavi ton, ne de akşamın kızıl öpücüğü vardı. Köylerde yaşayanlar bu tekdüze manzaraya bakar, içlerini çeker ve "Bir şey olsa da değişse," diye mırıldanırdı. Ama o eksik parçayı kimse tam adlandıramazdı. Derken, bir sabah her şey değişti.


Küçük bir kasabada, Zeynep adında sorgulayıcı bir kız vardı. Zeynep, diğerlerinden ayrılırdı; gri gökyüzüne bakarken usanmaz, ona sırlar fısıldardı. "Neden bu kadar durgunsun? İçinde ne gizli?" Günlerden bir gün, her zamanki gibi yamaçtaki taşlara tırmanmış gökyüzünü izlerken, tuhaf bir olay yaşadı. Yukarıdan minik, ışıltılı bir zerre süzüldü. Bu, ne yağmur tanesiydi ne de buz kristali. Zeynep’in avucuna değdiğinde, zerre birden maviye dönüştü ve elleri, gökyüzünün ilk gerçek rengiyle parladı.


"Bu da ne?" diye seslendi Zeynep, şaşkınlıkla. Gökyüzü suskundu. Akşam olduğunda, başka bir zerre indi; bu kez turuncu bir alev gibi. Ardından bir başkası, altın sarısı. Günler aktıkça, sabah ve akşam vakitlerinde gökyüzünden ışıklı noktalar düşmeye devam etti. Al, yeşil, eflatun... Zeynep hepsini bir cam kapta topladı. Kasaba halkı önce ürktü, "Bu bir bela mı?" diye sordu. Ama Zeynep’in parlayan gözleri onları yatıştırdı.


Bir akşam, Zeynep kabı açtı ve içindeki ışıltıları göğe saldı. Zerreler yükselip yayıldı, gri perdeyi deldi. İlk defa yıldızlar göz kırptı, ay ışıldadı, şafak ufku pembeye çaldı. Kasaba halkı büyülenmişçesine seyretti; dünya artık tek renk değildi. Daha da ilginci, bu ışıklar sadece havada kalmadı. İnsanların yüzlerine, ellerine, hatta ruhlarına dokundu. Öfkeli bir adam maviye kaplandı, dinginleşti. Kederli bir kadın sarıyla ısındı, tebessüm etti. Işıklar, duyguların aynası oldu.
Zeynep, gökyüzüne son bir bakış attı ve "Sağ ol," diye mırıldandı. Gökyüzü karşılık vermedi ama o an, gri bir zerre daha süzüldü. Zeynep onu tutmaya çalıştı, fakat zerre yok oldu. Sanki gökyüzü, "Bundan sonrası senin eserin," demek istemişti. Çünkü dünya, Zeynep’in cesaretiyle aydınlanmıştı.


O zamandan beri, insanlar gri günleri bir masal gibi unuttu. Ve her parlak sabah, Zeynep’in izini taşıdı.


Yorumlar